{ "title": "Hidrojen Sülfat", "image": "https://www.hidrojen.gen.tr/images/hidrojen-sulfat.jpg", "date": "21.01.2024 20:15:04", "author": "Harun DEMİR", "article": [ { "article": "Hidrojen sülfat, bilinen diğer adıyla sülfürik asit, suda kolayca çözünebilen, güçlü bir mineral asidi çeşididir. Vitriol yağı ya da sülfat asidi olarak da adlandırılabilmektedir. Moleküler bileşeni H2SO4'tür. Genel görünümü akışkan, şeffaf ve renksizdir. Kokusu yoktur. Taş ve metal de dahil olmak üzere canlı cansız tüm maddeler üzerinde aşırı aşındırıcı bir etkisi vardır. Günlük hayatta kullanım alanı da bulunmaktadır. Kurşunlu aküler ve lavabo açıcıları ilk akla gelenlerdir. Bunların yanı sıra gübre yapımında, boya üretiminde ve patlayıcı madde yapımında endüstriyel olarak da kullanılabilmektedir.

Hidrojen sülfat, ilk olarak 8. Yüzyılda ortaya çıkarılmıştır. Sahip olduğu kimyasal özellik suyla tepkimeye sokularak yüksek miktarlarda mineral asit elde edilmiştir. Üretilen bu asit, ilk başlarda boyar maddesi olarak kullanılmıştır. Ancak zaman içerisindeki bilimsel gelişim ile farklı alanlarda kullanılabileceği görülerek kendine yeni kullanım alanları bulmuştur. Hidrojen sülfat, kimya sektörünün temel maddelerinden birisi haline gelmiştir. Diğer asitlere göre daha yoğun mineral yapısına sahip olduğundan, günümüzde parfümler, patlayıcılar, boya maddeleri, ilaçlar ve liflerin üretimi gibi birçok alanda birinci etken madde olarak tercih edilir. Hidrojen sülfat, gıda sektöründe de tercih edilen bir kimyasaldır. Nişasta ve alkolün şekerleştirilmesi ve glikoz üretilmesi için önemli bir rolü vardır. Ayrıca metallerin yüzeylerinin temizlenmesi, parşömen kâğıdı üretimi, hayvansal atıkların ortadan kaldırılması gibi pek çok farklı alanda kendisinde yer bulmuştur.

Hidrojen Sülfatın Tarihçesi

Hidrojen sülfat, 8-9. Yüzyıllar arasında daha çok mutfaklardaki tuz olarak tercih edilmiştir. Ancak ilerleyen zamanlarda yakıcı kimyasal özelliği keşfedilince farklı amaçlar için kullanılmaya başlanmıştır. İlk olarak Fransız Devrimi döneminde boya ham maddesi olarak kullanım alanı genişleyen hidrojen sülfat, ardından altın ve gümüş gibi değerli madenlerin arıtılmasında ve temizlenmesinde kullanılmaya başlanmıştır. O yıllarda hidrojen sülfat, kurşun kaplı odalarda, kükürt yakarak elde edilmiştir. Kükürt yakılarak elde edilen madde daha sonra sudan geçirilerek hidrojen sülfat ortaya çıkarılmıştır. Bu üretim şekli uzun bir süre İngilizler tarafından dünyadan saklanmıştır. Ancak gelişen kimya sektörünün hidrojen sülfata olan ihtiyacının artması üzerine diğer ülkeler de bu maddenin üretimi için harekete geçmişlerdir. Bu anlamda ilk adım 1766 yılında kurulan bir fabrikayla atılmıştır. Bu gelişme sonrası hidrojen sülfatın hem kullanım hem de üretim alanı giderek genişlemeye başlamıştır. Hatta uçan büyük balonlar için gerekli olan hidrojen hidrojen sülfatın demire dökülerek elde edilmesi sağlanmıştır.

Tüm bu gelişmeler, hidrojen sülfatın sadece çok az etkili olan özellikteki bir çeşidinin yayılmasını sağlamıştır. Asıl anlamda günümüzdeki gibi hidrojen sülfat 16. Yüzyılda ortaya çıkarılmıştır. 1831 yılına gelindiğinde ise; bir şarap imalatçısı platini katalizör olarak kullanarak hidrojen sülfat üretmeyi başarmıştır. Bu buluş sayesinde kısa sürede bol miktarda hidrojen sülfat üretmek mümkün hale gelmiştir.

Hidrojen Sülfatın Üretimi ve Saklanması

Hidrojen sülfat, ilk olarak bahsedilen yöntemlerle üretimi yapılırken, gelişen teknolojik imkânlarla birlikte farklı üretim şekilleri de geliştirilmiştir. Bunlardan birisi ve en çok tercih edileni de kontakt yöntemidir. Bu yöntemde diğerlerinde olduğu gibi sodyum dioksit ve havadaki oksijen tepkimeye sokulur. Sodyum dioksit ısı verilerek içerisinde bulunan hidrojen sülfat ortaya çıkarılır ve ortaya çıkan bu madde süzülerek alınan madde soğutulur. Soğutulan madde yıkama kulelerine gönderilerek burada platin ile katalize edilir. Ortaya çıkan toz madde tekrar yıkanır. Diğer bir aşamada kükürt kavrulur ve sodyum dioksitin gazları bir elektrofiltrede muhafaza edilirler. Bu gazlar yüksek derecelerde soğutularak konsantre haldeki hidrojen sülfat olacak şekilde depolanır.

Hidojen sülfat, kuru ve havalandırılması iyi yapılan yerlerde saklanmalıdır. Özellikle zemin kısmı aside dayanıklı maddelerle kaplanmalıdır. Bunun yanı sıra bu yerlerin drenajının da iyi yapılmış olması gerekir. Olası bir hidrojen sülfat sızıntısında kolayca temizleme yapılabilmelidir. Hidrojen sülfat, bazlardan ve yanıcı maddelerden de uzak tutulmalıdır. Bu maddelerle etkileşime girmeleri sonucu büyük felaketler ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca hidrojen sülfat direk olarak güneş ışığına ya da sıcağa maruz kalmamalıdır. Bulundukları kapların ağızları sıkıca kapatılmalıdır. Saklanacakları kapların fiziksel darbe ve hasarlara karşı, korozyona karşı dirençli, paslanmaz çelik olmasına dikkat edilmelidir. Hidrojen sülfat aktarımı yaparken kesinlikle vücudu ve özellikle gözleri koruyucu malzemeler kullanılmalıdır. Aktarım yapılacak ortamda sürekli havalandırma imkânı olmalıdır. Aktarım yaparken sıçrama ya da dökülmeye karşı önlem alınmalıdır. Eğer seyreltme işlemi yapılacaksa asit ve su aniden değil, yavaş ve azar azar ilave edilerek karıştırılmalıdır. Seyreltme işlemi için sıcak sudan kaçınılmalıdır. Hidrojen sülfat bu talimatlara uyularak taşınmalı ve saklanmalıdır.

Hidrojen Sülfatın Verebileceği Zararlar

Hidrojen sülfat, gerekli önlemler alınmadığı taktirde;
" } ] }